Dilara ATEŞ


KADINLARIMIZ

 Kadının çalışma hayatının içinde olması 19. yüzyıl ile başlar. O dönemden itibaren çalışma hayatının içinde kadınlarımız hep var olmuştur.


Kadının çalışma hayatının içinde olması 19. yüzyıl ile başlar. O dönemden itibaren çalışma hayatının içinde kadınlarımız hep var olmuştur. Yıllar yılı bu sayı artarak devam etmektedir. Bu durum ise belirli kalıpların içine hapsolmuş erkekleri ciddi anlamda rahatsız etmeye devam ediyor; bugün bile durum aynı.

   Dünden bugüne baktığımızda, kadınlarımız itilmiş, kakılmış, hep farklı bir muamele görmüş. Seçme seçilme hakkından tutun da, eşit iş, eşit ücret, aklınıza ne gelirse birçok hakkı sonradan elde etmiş. Detaya girmeyeceğim ama elde edilen bu haklar bile bağnazlığı yaşam biçimi olarak içselleştirmiş birçok erkeği rahatsız etmiş, etmeye de devam ediyor. Günümüzde de takip ve tanıklık ettiğimiz üzere gündelik hayatta, iş hayatında kadınlar, birçok zorlukla baş etmek zorunda bırakılıyor. Baş etsen suç, Baş etmesen ayrı bir suç her halükarda suçlanan tarafın kadınlar olduğuna şahit oluyoruz. Bunlarla da yeterli kalmaksızın aklı bedenine ağır gelen bir kesim var tüm işini gücünü bir kenara atıp tek hedef noktası kadınların bedeni ve giyimi kuşamı üzerinden bir takım konuşmalar yapmaları ve bu konuşmaların hepsi en ahlaksız insanlardan çıkması da bir hayli komik geliyor insana.

  Sizin doğrularınıza uymayan insanların yaşam tarzlarını aşağılamaktan ve dil uzatmaktan vazgeçin. Sokakta bir kadın şiddet görse çıtını çıkarmayan insanların, açık bir kadın görünce müdahale etmeleri… O kadar iğrençsiniz ki anlatamam hangi meziyetinizle müdahale etmeye kalkışırsınız pes doğrusu! Bu hadsizliklere tepki verilince bile uyarı alan kadınların olduğuna şahit oluyoruz insanın kendini savunması ne zamana kadar uyarı almak oldu orası ayrı bir konu. Türk halkı ciddi anlamda güçlü kadın sevmiyor kendi ayakları üzerinde duran kimseye boyun eğmeyen, hakkını arayan kadınlar çoğu insanın işine gelmiyor nedense?

  “Kadın olsun ama benim istediğim kadar var olsun, çalışmasın, kendi ayakları üzerinde durmasın, dur deyince dursun, sus deyince sussun, onu giymesin bunu giysin” gibi bir anlayışı kabul etmek mümkün değil. Bırakın kabul etmeyi, bunların gündeme gelmesi bile utanç verici.

   Kimisi kadını kendi malı sayar, kimisi kadın erkeğin emrinde olmalı o ne isterse yapmalıdır düşüncesine kapılır ve biz bu insanlarla aynı havayı teneffüs etmek ve yaşamak zorunda kalırız iyi mi? Ah bu zihniyet; ne zaman bu dünyadan göçüp gideceksiniz çok merak ediyorum. Ey erkekler; bu dünyanın tapusu size ait değil, haberiniz olsun

  Kendini yetiştirememiş insanlarla aynı toplumda yaşamak bir hayli ağır geliyor insana.

  Kadınların her alanda sahada olduğu bir dünyanın çok daha güçlü, çok daha modern, çok daha özgürlükçü olacağına inanıyorum.

  Bozkırın tezenesi, büyük ozan rahmetli Neşet Ertaş’ı bu vesileyle bir kez daha analım. Ne diyordu sahi: Kadınlar insan, biz insanoğluyuz.