Metin SÖNMEZ


KABAHATİN BÜYÜĞÜ KİMDE?

Enflasyon var, hayat pahalı; doğrudur. Toplumun büyük çoğunluğu geçim derdinde; o da doğrudur.


Enflasyon var, hayat pahalı; doğrudur.

Toplumun büyük çoğunluğu geçim derdinde; o da doğrudur.

Hayat sirkeden ucuz hale geldiyse ve sıkıntı giderek büyüyorsa, iş yalnızca ekonomide düğümlenmiyor olsa gerek.

Hayat pahalılığı sürekli artarken;

Vicdanlar sürekli ucuzluyorsa…

İnsanlık onuru yerlerken kalkmıyorsa…

Madde egemenliği her bir tarafı sarıp sarmaladıysa…

E kardeşim kabahatin büyüğü de bizim insanlığımızla doğrudan alakalı değil midir?

Haysiyetsiz ve ikiyüzlü düzenin içinde köşe başını tutanlar ve bu sarmal içinde dön baba dönenler, sonra kalkıp “Biz ne oldu?” diye soruyor.

Olan elinin körüdür…

Olan toplumsal aldatmaca-kandırmaca noktasında kim kimi ne kadar hırpalar boyutudur.

Herkesler bi tamam eline geçen fırsatta karşısındakini bir kaşık suda boğmaya hazırken, bir de olan biten karşısında şaşırmıyor muyuz, pes doğrusu…

Sahte sözler, sahte yüzler eşliğinde yaşayıp gidiyoruz işte; ne mutlu değil mi(!)

Kendisi dışında kalan herkes âlâ ve de râna… Suç hep başkalarında… Fakat aynaya bakansa yok…

Neyse sahi ne diyordu şair:

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim