Özellikle çalışan kesim, gözünü temmuz ayına dikti.
Bilindiği üzere hükümetin emekliler, asgari ücretliler ve memurlar adına ücretin arttırılmasına yönelik çalışması son aşamaya geldi.
İşte bu sebeple büyük bir beklenti oluştu haliyle.
Enflasyon var mı; var…
Hayat pahalılığı var mı; var…
Yaşam biçimi maaşa endeksli tüm insanlar, iyileştirme zammını çoktan beklemeye koyuldu. İktidar erkinin belli bir planı olduğu açık. Yani çalışan kesime nefes aldırmak amaçlanıyor. Doğrusu da bu. Lakin ücretlere yapılacak zam sonrası eğer bu enflasyon aşağı çekilemezse, hayat pahalığının önüne geçilemezse, sıkıntının iki kat daha büyüyeceğini net biçimde ifade etmek adına ekonomist olmaya gerek yok.
Halkın AK Parti iktidarından isteği gayet net: Enflasyonu düşür, hayat halılığı önle; hem de kalıcı olarak. Tüm mesele bu. Doğal olarak iktidar da bunun farkında. Fakat sonrası hepsinden önemli. Yani açıklanacak zam sonrası enflasyonunun önü alınamazsa, hayat pahalılığı sorun olmaya devam ederse, emin olun ki üç ay sonra aynı kısır döngü yeniden başlayacak. Çalışan kesim yine hep bir ağızdan maaşların enflasyona yenik düştüğünü yüksek sesle dillendirecek.
Türkiye’nin meselesi çok net ve berrak olarak enflasyon ve hayat pahalılığı. Bu durum yalnızca çalışan kesimi ilgilendirmiyor. Toplumun her katmanı aynı şeylerden muzdarip… Birde enflasyonla, hayat pahalılığını karıştıranlar var. Enflasyon fiyatların artması, hayat pahalılığının ise alım gücünün düşmesi olduğunun farkında olmadan konuşanlar var ki, onlara lafımız bile yok.
İşin özeti şu: İktidar erki pozisyonunun korumak istiyorsa, ister yarın, ister zamanında seçime gitsin, hayat pahalığını ve enflasyonu problemini çözmeden hedefi ıskalar, amacına ulaşamaz vesselam…
