Sami DAYANGAÇ


CAMİLERE KÜTÜPHANE

Eskiden imamlar ne görevler yapardı hatırlayalım; sâlâ verirlerdi, ezan okurlardı, cenaze yıkarlardı, cenaze namazı kıldırırlardı.


Eskiden imamlar ne görevler yapardı hatırlayalım; sâlâ verirlerdi, ezan okurlardı, cenaze yıkarlardı, cenaze namazı kıldırırlardı, cenaze defininde telkin verirlerdi, cenaze dönüşü evde de Kur’an okurlardı, namaz kıldırırlardı, hutbe hazırlarlardı, vaaz verirlerdi, yaz aylarında çocuklara kurs yaparlardı, hasta ziyaretleri yaparlardı, nikâh kıyarlar, küsleri barıştırırlardı. Ya şimdi?

Ezan ve sâlâ artık merkezi sistemle okunuyor. Bazen banttan, bazen de canlı. Merkezden gelen sesi sonuna kadar açmak mı görev?

Hutbeler(suya sabuna dokunmayacak şekilde) Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan geliyor. Eline kâğıdı alıp hutbede okuma zahmeti kalıyor. Cenaze yıkama işini belediye üstlendi. Cenaze sonrası eve imam göndermeyi de belediye yapıyor. Mezarlıkta isteyene hoca veriliyor. Yaz dönemlerinde Kur'an Kursları açılıyor ancak pek çok camide imamlar yerine, cemaatten toplanan parayla tutulan kişiler öğretiyor. Vaazlar zaten müftüye tahsisli. Ne kaldı geriye? Beş vakit namaz kıldırmak. Asla yanlış anlaşılmasın ama beş vakit namazı kıldıracak en az cemaatin yarısı var.

Zaten bazı vakitlerde imamların işi çıkar, namazı cemaatten biri kıldırır. Nerede görülmüş peki bir memurun ‘ben gelemiyorum yerime geç’ dediği? Düşünün tapuda, bankada, emniyette vs… Hiçbir memur bunu diyebilir mi? Ama imamlar der, diyorlar da.   

Saygıdeğer imamlarımız ezan öncesi tıklım tıklım dolu olan kahvehanelere gidip üç beş kişiyi namaza götürseler olmaz mı? Hiçbir camide şahit oldunuz mu o imamın gençlerle bir araya gelip dışarıda sohbet ettiğini? Camilerimiz sadece namaz kılınan mekânlar olmaktan çıkarılmalı ve başka amaçlar için de kullanılmalıdır. Mesela her camide kütüphane olmaz mı? Cuma günleri para isteniyor, o gün dense ki ‘eyyy cemaat, camimizde kütüphane yapacağız, evinizde süs eşyası olarak kullandığınız kitapları getirin, namaz sonrası çocuklar, gençler, kahvelere koşan yaşlılar okusun, öğrensin...’

Toplanan para ile camilere bilgisayarlar alınsa, o cami çevresinde oturan çocuklar, gençler gelip yararlansa olmaz mı? Ha bire Kur'an kurslarına yardım toplanıyor. İyi de kaç kişi öğrendi okumayı, kaç kişi kutsal kitabımızda ne yazıyor diye merak edip meal okudu?

Sosyal medya çılgınlığı gençleri birçok değerden uzaklaştırıyor. Herkesin elinde telefon, yaz çiz. Okusalar bari. Bu hızla yozlaşmanın önüne geçecek, gençleri, çocukları olumlu yönde kanalize edecek merci Diyanet İşleri’dir. Binlerce çalışanı, devletten dini öğretme adına maaş alan, bizim vergilerimizden geçinen imamlar büyük sorumluluk altındalar. Kendi kendilerine sormalıdırlar, ‘şu kadar yıllık imamım, kaç kişiyi doğru yola getirdim, kaç kişiye dini öğrettim, kaç kişiye Kur'an öğrettim?’ demelidirler. Tabi burada önemli olan sadece okuma değil, anlama ve uygulama olmalıdır ki dinimizi hakkıyla öğrenelim, bilelim ve vecibelerimizi yerine getirelim.

Yoksa haftada bir cumaya topladığın kişilerden istisnasız her hafta yardım toplamak dinimize çok şey katmaz. Toplanan paraların ne kadar olduğunu bilmek hakkımız değil mi? Neden açıklanmaz? Ülkenin en zengin vakfı olan Diyanet Vakfı’na bile toplanıyor. Oysa hac ve umre organizasyonundan çok büyük gelirleri var. Elbette ücretsiz hac ve umre yaptırdıkları, bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar vs. saymazsak.

Daha önce de yazdık, cumada toplanan paranın KDV’siyle alınacak naylon poşetler cami girişine asılsa herkes ayakkabılarını içine koysa, hiçbir yer kirlenmeden, ayakkabı kokusu olmadan namaz kılınsa olmaz mı?

Sözün özü kıymetli okur, camileri birer ibadet merkezi ve devamında kültür merkezi yapmalıyız ki yavrularımız, gençlerimiz, ibadethaneleri doldursun.

 

GÜNÜN SÖZÜ: İnsanın konuşmayı öğrenmesi en fazla iki sene, susacağını öğrenmesi?