KEŞKE OLSA
Hes Kablo Kayserispor Teknik Direktörü Bayram Bektaş verdiği röportajda hedefi olan bir takıma geldiğini belirtti, Başkan Berna Gözbaşı'nı ise yere göğe sığdıramadı: 'Keşke Türk futbolunda kadın başkan sayısı artsa'
Hes Kablo Kayserispor Teknik Direktörü Bayram Bektaş yeni sezon öncesi ilk kez Gazete Kayseri'ye verdi. Memduh Borazan'a konuşan Bektaş, tüm konularda dobra dobra açıklamalarda bulunurken merak edilenleri cevapladı. İşte keyifle okuyacağınız röportaj,
Kayserispor’a geliş hikayeniz nasıl oldu?....
Milli takımda mukavelem bittiği dönem Süper Lige dönmek istediğimi belirtmiştim. Dönersem kurumsal bir takım, hedefi olan bir takım tercih edeceğimi söylemiştim. O süre zarfında benimde temasa geçen takımlar oldu ancak Bülent Bölükbaşı’nın burada olması sebebiyle kulübün vizyonunu, gelecekle alakalı düşüncelerini ve Berna başkanın hedefini, görüşünü vizyonunu, projelerini bana aktardığında gerçekten çalışmak istediğim bir camia olduğunu anladım. Geldim görüştük ve ilk görüşmemizde fikirlerimiz uyuştu. Teknik Direktörlük pozisyonunda olmak istediğimi belirttim ve orada hemen anlaştık.
Bu aşamada o düşüncelerimizin ileriye dönük planlarımızın başlangıcındayız. Bunun için öncelikte bu ligde kalıcı bir kadro ekibi kurmak istiyoruz. Onun içinde yoğun mesai içerisindeyiz. Sabaha kadar çalışıyoruz. İhtiyaç olan hem direk oyunculara var, bazı mevkilerde de alternatif ihtiyaçlarımız var. Bu çerçevede arayışlarımız devam ediyor. Takımdan gidenler oldu, takıma katılanlar oldu. İnşallah en kısa sürede görüşmeler biter ve oyuncular aramıza katılır. Bu sene süre çok kısıtlı. Her takımın scoutu, antrenörü, yardımcısı ve teknik direktöründe transfer edeceği potansiyelindeki oyuncuları veya görüşme halinde olduğu oyuncuları canlı izleme şansı vardı. O yüzden yanılma payın azalıyor. Bu sene öyle bir şansı olmadı kimsenin. Dolayısıyla uzaktan izleyerek bilgi alarak hata yapmamak adına güvendiğimiz isimler ile görüşüyoruz. Çalışmalarımız sürüyor ve en kısa zamanda katılırlar.
Ligin 21 takımlı olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?...
Ben bu durumu uzun süredir söylüyorum. Türkiye liginde minimum 20 takım olması gerektiğini. Çünkü ülke olarak, şehir olarak, yayın olarak ve futbolcu olarak bu potansiyele sahibimiz. Hem daha fazla maç yapmak, hem de piyasada daha çok Türk futbolcusu olması bizim için her zaman avantajdır. Dolaysıyla biz o tempoya o çalışma prensibine, zihniyetine o profesyonelliğe hem çalışma hem yaşam tarzına alışmamız gerekiyor. Haftada 2 maç yapma potansiyeline erişmemiz gerekiyor. Başka ülkeler yapıyor, biz neden yapmayalım. Bunun yorgunluk veya başka bir bahanesi olmaması lazım. 2 maç arasında zaten 3-4 gün dinlenmen oluyor. Daha fazla yayın, daha fazla gelir. Bu hem şehirler için gelir, hem iller için gelir, hem takımlar ve kulüpler için gelir hem de futbolcuların daha fazla piyasada olması sağlıyor. Ben 21 takımlı olarak kalıcı olmasını isterim. Bu sene 21 takım 4 takım küme düşmemek için yarışacak. 3 takım çıktığında altında 4 takım düşecek ve bunu 20 takıma sabitleriz diye düşünüyorum.
Nasıl bir sistemle oynamayı planlıyorsunuz?...
Benim oyun anlayışımda total futbolu önemserim. Takıma sahip olan takım her anlamda her bölgede bir, iki, üçüncü bölgede organize olan planlaması olan, sistemi olan takım kurgularım. Bunun için transferleri yaparım. Dinamik bir takım meydana getirdiğiniz zaman benim çalıştığım takım ordinalis, profesyonel veya kendi çapımda teknik direktörüm. Kendi benimsediğim oyun tarzım var ve buna göre oyuncu seçimi yapmaya gayret ederim. Burada bu şekilde bir takım meydana getirmek istiyorum. İnşallah bunu başarırız. Benim çalıştırdığım takım içeride ve dışarı aynı oyunu oynamadı. Ben bunun üzerine kurgularım. Bazı stratejik maçlar olacak, değişik formasyon değişik sistemle çıkma durumu olacak. Sezonun genelinde benimsediğim oyun tarzı var. Hem oyuncunun keyif aldığı hem de izleyenin keyif aldığı hücum futbolunu benimsiyorum.
3-4 dil bilmeniniz ne gibi faydaları var?...
Herkes bizim gibi şanslı veya kısmetli olmayabilir. Ben yurt dışında büyüdüm. Dilim Fransızca ama İngilizceyi konuşabiliyorum. İtalyancayı anlıyorum evet ama öğrenemezsin anlamına gelmiyor. Teknik Direktör bence konuşabilmeli iletişime geçebilmeli oyuncusuyla. Bazı periyotlarda oyuncusuyla direk anlaşma açısından ve iletişim sağlamak açısından etkili oluyor. Bizim için tabi ki en etkili nokta, en kritik anlamda saha kenarındadır. Antrenmanda tercüman kullanabilirsiniz zaman kavramı açısından aceleniz olmadığı için. Maç esnasında bir hafta boyunca 90.dakika için hazırlanıyorsunuz. Saha içerisindeki döngü değişkenlik, oyuncudan beklediğiniz ya da yaptığı bir hatadan veya bir şey düzeltmesi gereken bir şeyden dolayı direk temas çok etkili oluyor. Bizde bundan saha kenarında faydalanırız.
Kaç oyuncu takımda görmek istiyorsunuz?...
Forvet, kanat yine defansif anlamda iki tane oyuncu belki alternatif forvette alacağız. 5-6 oyuncu daha takım katılabilir. Gerçekten ihtiyaç olduğu katılacaktır veya varken bizim tekrar yanında da pahalı bir transfer bekleme lüksümüz yok. O yüzden sistemimize uygun oyuncuları bünyemize katacağız.
Takımdan ayrılan oyuncular için neler söylersiniz?
Artem Kravets ile ben hiç çalışmadım. Kravets’in gidişi biraz yönetimsel bir gidiş oldu. Çünkü mukavelesi en yüksek oyuncu. Euro almış başını gidiyor. Zaten bütçemiz kısıtlı. Vallaha nasip kısmet mi diyelim yanı başkanımızın güzel kalbimi diyelim zihniyeti mi diyelim. Kulüp buldu ve gitti. Göndermeye çalışsanız belki başka bir şekil alacak bu olay ama takım buldu gitti. Mukavelesinden dolayı yönetimsel anlamda rahatlama oldu. Onun yerine doldurmak o parayla belki 2 oyuncu transferi yapacağız. Artem Kravets öyle gitti. Bize bir artı oldu aslında. Mensah zaten temastaydı. Büyük kulüpler zaten onu istiyordu ve Mensah kafa olarak da burada değildi. Mensah ile çok konuştum ama olmadı. Aslından çok düzgün bir karaktere sahip. İnanılmaz bir futbol potansiyeli var. Oda kiralık gitti. Satın alma opsiyonu ile gitti. O tarz oyuncularda kafa olarak zihnen burada olmadığı zaman tam verim alamayabilirsiniz. Dolayısıyla onun içinde bizim içinde hayırlısı böyleymiş.
Ben Migeul Lopes’den memnunum. Karakter, kişilik anlamında çalışma anlamında idmanı hiç kaçırmıyor. Bütün idmanı bitirmeye çalışıyor en üst seviyede. Muhtemelen başkanımız ve yönetimimizle konuştu, bonuslarını kaldırarak özveride bulundu ve takımda kalmak istediğini ifade ederek takımda kaldı. Bundan dolayı burayı önemsedi ve Kayserispor’da kalmak istediğini ve fedakarlıkta yaptı. O yüzden kendisine teşekkür ediyorum.
İnanılmaz bir uyum var. Berna başkanım bana şunu söylemişti de biz yönetim tarafındayız, siz teknik taraftasınız. Biz sizin işinize karışmayız. Çok anlayışlı kendi tarafından en iyisini yapan ve bizim önümüze her şeyin en iyisini koymaya çalışan bir başkanımız var. Keşke Türk futbolunda daha fazla bayan başkan olsa. Bunu şunun için söylüyorum Türk futbolunun çevresinin değişeceğini inanıyorum. Bakış açısı insanların futbola tribünlerdeki tutumuna tavrına anlatabiliyor muyum keşke daha fazla olsa Berna başkanımızın zihniyetinde bakış açısıyla futbola bakan yaklaşan işine bakan kendi işini en iyisi şeklinde yapan dediğimde bizimde rahat ortamda çalışmamız için maksimum çana gösteren başkanımız var. Kayserispor dışında da bir hayatı var. Bunun dışında da mesaisini gelip burada Kayserispor’a harcıyor. Allah yardımcısı olsun başkanımızı.
(Röportaj: Memduh BORAZAN)
Kayseri şehri için ve taraftarı için neler söylersiniz?...
Kayseri zaten futbol şehri. Geçmişinde zaten buradan çıkan satılan futbolcuların yabana atılmaz ve hafife de alınmaz. Geçiş süresinde biraz düşü oldu ever belki bu sonuçların ve neticelerin gelmemesinden oldu. İnsanlar ve taraftarlar beklentisi hep yüksek olduğu için bir küskünlük olabiliyor ama biz bunu değiştirmek için elimizden geleni yapacağız. Herkesin görmek istediği oyun anlamında skor anlamında sahadaki performans anlamında beklentileri karşılayıp tek istediğimiz bu pandemi sürecinin bitmesi ve kendi taraftarımızın sahayı oldurması takıma destek vermesi. Taraftarsız futbol asla olmaz. Ben her zamana bunu söyledim. Boş tribünlere istediğiniz kadar hoparlör koyup da efek yapsanız da taraftarın yerini almıyor. Bu illetten bir an önce kurtuluruz bütün millet olarak dünya olarak yaşadığımız süreci kendimiz de yaşadığımız için en iyi hepimiz biliyoruz. Bu süreçte ben sağlık çalışanlarımızın büyüklerimizin hepsinin ellerinden öpüyorum. Küçüklerimin gözlerinden öpüyorum. Aslında en büyük alkışı onlar hak ediyor.