Sami DAYANGAÇ


ÖĞRETMEN

Öncelikle ülkemizde, çok sık eğitim reformları yapılmaktadır. Bunun en yakın örneğini 4+4+4 eğitim sistemine geçişte yaşadık.


Öncelikle ülkemizde, çok sık eğitim reformları yapılmaktadır. Bunun en yakın örneğini 4+4+4 eğitim sistemine geçişte yaşadık. Ayrıca değerlendirme sistemleri ile de çok sık oynanmakta ve bu sistemler değiştirilmektedir. Fakat bu değişiklikler yapılırken araştırma sonuçları dikkate alınmamakta ya da çok kısmi miktarda uzmanın fikri alınarak, aceleci bir şekilde uygulamaya geçilmektedir. Sistem değişikliğinden hemen sonra, kısa bir süre içinde de bir sonuç alınacağı umulmaktadır. Fakat eğitim kısa vadeli hedefler üzerine inşa edilemeyecek kadar geniş bir disiplindir. Nereden bakılsa her bir birey okul öncesi eğitimden temel lise eğitimini tamamlayana kadar ortalama 13-14 yıl eğitim almaktadır. Yani belki de değişen eğitim sisteminin meyvelerini görmemiz için en azından 20 yıl beklememiz gerekmektedir. Buradan hareketle ilk problem olarak çok sık reform yapıldığını ve bu reformların akademik dayanağının olmadığı (araştırma sonuçlarına dayanmayan) reformlar olduğudur.

Bir diğer sorun öğretmenlerimizi yeteri kadar iyi yetiştiremememizdir. Şu an ülkemizde öğretmen olmak için ya üniversitelerin 4 yıllık eğitim veren Eğitim Fakülteleri’nden mezun olmanız ya da formasyon eğitimi alarak pedagojik sertifika almanız gerekmektedir. Her iki durumda da çok başarılı öğretmenler yetiştirdiğimiz söylenemez. İyi bir üniversite eğitimi almayan, üniversitede de eğitimin her kademesinde olduğu gibi rekabeti, yarışmayı ve diğer arkadaşlarını akademik puanları ile geçmeyi hedefleyen öğretmen adayları maalesef öğretmen olduklarında başarılı olamamaktadır. Bunu önlemek adına en azından öğretim üyeleri öğretmen adaylarını üniversite içinde rekabetçi sistemden uzak tutarak, bu mesleğin akademik puanlar ile değil iyi bir eğitim ve bol bol uygulama ile kazanılması gereken bir iş olduğunu kavratmalıdır. Üniversitede öğretmen adaylarının bol miktarda kitap okuması, sosyal faaliyetlerde bulunması, okullara giderek daha fazla uygulama çalışması yapması ve felsefik olarak eğitim sorunları üzerine düşünmesi gerekmektedir.

Yıllarca yabancı dil öğretildiği söylendi, kim iş başvurusunda bulunsa bildiği yabancı dil mutlaka vardır. Yabancı dil öğretmenleri bir gün ne yaptıklarını o dille anlatabilir mi ki öğrencilere öğretsin. Bu külfet değil mi? Sokakta büyük çoğunluk eğitimli, hepsi de yabancı dil öğrendi, bilen, konuşan var mı? Demek ki öğretilemiyor.

Yine dikkat buyurun okullarda mandolin ve blok flüt öğretilir, doğrusu öğretilmeye çalışılır. Kim çalabiliyor? Peki, bu müzik aletleri bizim mi? Kaval, bağlama dururken neden blok flüt, mandolin? Çocuklarımız ilkokuldan başlayarak her dersi görür, üniversiteyi tek dersten bitirir. Yani tıp fakültesini bitirene kadar her ders okutulur, tıptan mezun olunur.

Futbolda başarı denilince öze dönüş denir, eğitimde neden öze dönüş olmaz ki? Taklit ile bir yere varılamıyor. Kimse blok flüt çalamıyor, kimse mandolin çalamıyor. Neden bu ısrar?