Metin SÖNMEZ


NE KADAR İNSANIZ?

Onbir sultanı ramazanın ortasına doğru yol alıyoruz... İnsanlar huşu içinde ibadetlerini yerine getirmeye gayret ediyor...


Onbir sultanı ramazanın ortasına doğru yol alıyoruz... İnsanlar huşu içinde ibadetlerini yerine getirmeye gayret ediyor...

İbadetin yoğunlaştığı günlerde, insanların, yardımlaşma, paylaşma duyguları da maksimum düzeye ulaşıyor...

Yoksul insanlar, daha fazla korunuyor, gözetiliyor...

Paylaşmanın ne demek olduğunu bir başka bakış açısıyla idrak ediyoruz galiba...

Halisane düşünceyi ön planda tutmayı başaran-beceren, dahası hayata geçiren insanlar, karınca-kararınca paylaşarak ramazanı yaşıyor...

Yanlızca ramazan için değil, bu duyguların hep ön planda olduğu günleri hayata geçirebilmeyi becerebilsek, çok daha farklı bir yüzümüzün ortaya çıkması mümkün hâle gelecek...

Hiç bir karşılık beklemeden yardımda bulunmak... Gücünün yettiğince...

Hani halk arasında, “Yap iyiliği, at denize, balık bilmezse Halik bilir” derler ya... İslam Dini’nde bunun karşılığı infak anlamına geliyor...

İnfak, hiç bir şey beklemeksizin yardım yapıp, karşılığını Allah’ tan beklemek manasına geliyor...

Detayları da var tabii...

Fakat, yardım yapmanın özü bu olsa gerek...

Hiç karşılık beklemeden iyilik yapmak, paylaşmak, güçsüzü-ezileni koruyup gözetlemek...

Bu duygunun yüceliğini anlayabilmek, tüm gönül dertlerinin devası oluyor bal gibi de...

Ama anlayabilmek, hissedebilmek kaydıyla...

Bunun ötesi, berisi, vesairesi yok...

İnsanın, insana yaklaşımı bu olmalı; “ Güç olarak, imkân olarak, elinde hiç bir şeyin olmayabilir... Karşınızdakine güler yüz göstermeniz bile çok şey demektir..”

Hadi... Üzerinde uzun uzun, saatlerce, günlerce düşünün...

Düşünün ve çözün... Önce nasıl bir insanım diye düşünmeye başlamak lazım...

Beceriksizliğimizi, başarısızlığımızı, kalpsizliğimizi, bilgisizliğimizi, yetersizliğimizi, hasetlerimizi...

Aklınıza gelen daha ne varsa listeye ilave edin... Sonra geçin aynanın karşısına, kendinizle paylaşın...

Sonuç olarak ne çıkacak sahi?.. Hatalarımızı kabul etmezsek... Eksiklerimizin farkına varmazsak... Kifayetsizliklerimizi örtbas etmeye devam edersek, ne kadar insan olabiliriz...

Ama yok...

Biz hep bildiğimizi yaşarız...

Haksız olduğumuzda bile, haklılık çığlıklarıyla gündeme geliriz...

Güçsüzü ayaklar altına alır ezeriz de, güçlünün yanında yalakalıkların daniskasını sergileriz...

Bir de kendimizce cevap buluruz ruhumuzu tatmin etsin diye; “ Düzen böyle... Böyle gelmiş böyle gider... Bal tutan parmağını yalar...” diye...

Sahi, biz ne kadar insanız?